TAN ORAL YAZIYOR

KÖŞE ÇİZERİ 15.07.2013
Mizahın, sağı solu belli olmaz!..

Sağ’ın Mizahla İmtihanı başlıklı ilginç bir soruşturma Tuğba Kaplan ismiyle geçen haftaZaman gazetesinden yayımladı. Bana da aynı konuda sorular yöneltilmişti. Yanıtlarımın bir kısmı gazetede yer almayınca, anlam kaybına uğradı. Konuyu önemsediğim için tamamını sunmak istedim.
***

Soru: Kendini sağ ya da dindar diye tanımlayan kesimlerde neden etkili mizah örnekleri bulunmuyor?

El cevap:
Kişi kendini tanımlamaya başlayınca, güvenli bir ortam sunmuş olur ve sözünü ettiğiniz bu iş daha baştan biter. Oysa mizahçıya güven olmaz. Çünkü mizahın sağı solu belli olmaz!Ne yapıp ne yapmayacağı da... Olur diyen varsa, orada mizah değil başka niyetten söz edilmelidir. Mizah, bir niyet, bir planlama, bir program vs. hiç değildir. Onun asıl niteliği, beklenmedik bir tepki oluşudur, yer, zaman ve biçimce şaşırtıcı olmak mizahın kimliğidir.
Üstelik mizah zorunlu da değildir, şart da değildir. Sosyal ya da siyasal düzende her şey yolunda ise, eleştiri ve muhalefet kanalları açıksa orada mizaha ihtiyaç duyulmaz. Mizahın yerini komiklikler alır, yani hoş vakit geçirten eğlenceli işler. Hep de böyle olmuştur.
Oysa bu hoş ve ideal durum kalıcı değildir. Baskı ve dayatma yeniden gelebilir. Komedyen hâlâ şaklabanlık yaparken gerçekle burun buruna geldiğinde, yaptıkları mizaha dönüşebilir de. Aksi takdirde yapılanlar yersiz, etkisiz ve değersiz bir iş olarak algılanır, yapılan ise mizah değil, olsa olsa mizahın konusu olur. Can sıkan, hayatı karartan haksız bir dayatma karşısında yapılacak bir şey kalmadıysa, yoksa veya az ise eğer, o zaman bu dayatmayı zora sokacak, etkisini sıfırlayacak olan sevecen bir tepki biçimi, mizahtır.
Soruların bir başka yanına gelirsek;
Kimin neye inandığını bir Allah bilir, derler ya, bir de kendi bilir! Bu gizemlilik ya da çeşitlilik ihtimali, kişileri birbirine karşı kuşkulandırabilir. Oysa konu sorgulanamaz da, çünkü inançlar ne kanıtlanır ne de çürütülür. Bu özel durum sıkıntı yaratırsa, ki olabilir , bunu hafifletecek, yeniden sağlık kazandıracak olan, yine mizahtır.
Ülkemizin kadim kültüründe ve günümüzde, bu durumlarda kimseyi kırıp dökmeden iğneleyerek ince ince dalgasını geçen, uyaran ve rahatlatan nice halk nükteleri vardır, yinefıkralarda ve ozanların dizelerinde nice parlak mizah örnekleri bulunur.
Özetlersek, mizah sınır tanımaz!
Ama sınır koyan örnekler de var, işte oradan bir alıntı; “...kendisini her şeyden önce Müslüman olarak tanımlayan, muhafazakâr bir isim. Geçen yıl bağımsız bir mizah dergisi çıkarmak isteyip de İslami kesimdeki yayınevlerine, kurumlara destek için başvurduğunda, ‘riskleri var bu işin, şimdi siz her tarafı eleştirip başımıza iş açarsınız’ diyebiliyorlardı.”
Evet, mizah sınır tanımaz, yasaktan anlamaz. İşte bu nedenledir ki, mizah kendi üstünde büyük sorumluluklar taşır. Yani sebepsiz yere, durup dururken ortaya çıkmaz mizah. Bir nedene bağlı olan, bir tepki biçimidir o. Bu özelliği onun varlığındaki haklılığın göstergesidir. Onun için mizaha karşı savunu da yapılamaz. Kısacası mizaha hedef olan kendini savunamaz. Buna yeltenirse eğer, eleştiriyi ret ederse, daha kötü bir duruma düşecek demektir. Tek çare, meşru zeminlere geri dönmek ve eleştiri nedenini çözmektir. Mizahın gücü ve işlevi, iyiliği ve sevilmesi ya da öfke yaratması bu nedenlerledir. Sevenleri de olur, kızanları da.
Ama, ortada bir neden yokken ve durup dururken bir masuma saldırmak da mizahın işi değildir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder